Kıskançlık, kişinin ilişki içerisinde değersizlik, güvensizlik duygusu ve ihtiyaçlarının yeterince karşılanmıyor olmasından, kendine duyduğu özgüven eksikliğinden veya karşılaştığı ilişki içi olumsuz deneyimlerinden kaynaklanabilir. Özgüven eksikliği ilişki içerisinde veya bireysel olarak kişinin karşısındaki insana yetemiyormuş duygusunu pekiştirebilir ve kıskançlık krizlerinin oluşmasına sebep olabilir.
Aşırı kaygı ve paronaya durumu da zaman zaman ilişkide kıskançlık krizlerinin yaşanmasına sebep olabilir. Bireysel olarak yaşanan psikolojik sorunlar veya olaylarla tetiklenmiş yoğun kaygı durumu, ilişkide çatışmayı ve güvensizliği de beraberinde getirebilir. Bu endişe hali ile ilişki içerisinde şüpheci, risk altında ve aldatılıyormuş hissi oluşabilir ve bu durum oldukça zorlayıcı bir yaşantıya sebep olur.
Kıskançlık yaşayan kişiler ilişki içinde eksikleri, kendisini kandırdığını düşündüğü eşinin davranış, konuşma ve tutumlarını yakından gözlemleyerek anlam çıkartmaya çalışır. Bazen hiçbir durum yokken dahi bir olayı kurgulayabilir ve felaket senaryoları yazabilir. Kendisinin inandığı bu senaryolar ile eşini suçlar ve duygusal, sözel şiddetten fiziksel şiddete kadar uzanan tutumlar sergileyebilir.
Kıskançlık sonucu en sık görülen davranışlar, takip etme, baskı altında tutma, öfke, şüphecilik evden çıkmasına izin vermeme, kıyafet ve konuşmalarında engelleyici istek ve arzulardır. Bu tür davranışlar kişileri önce birbirinden sonra da ilişkiden uzaklaştırır.
Güvenin zedelendiği bir ilişkiyi sürdürmek oldukça zordur. Kişi kendini güvende hissetmediği bir ilişkinin içinde varlığını sürdüremez ve huzurlu olamaz. Daha agresif olur ve uykusuzluk, paranoya, baş ağrıları, vücutta uyuşmalar, baş dönmesi gibi bazı psikosomatik rahatsızlıklar yaşayabilir.
Sevdiklerimizi kaybetme kaygısı ve onları koruma içgüdüsü ile bir takım ölçülü kıskançlık duyguları yaşayabiliriz ve bunlar normal olarak karşılanabilir. İlişki içerisinde yönetilebilen, karşı tarafı rahatsız etmeyen kıskançlıklar ilişkiye zarar vermez.