Şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel ve ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür. Şiddet sadece fiziksel olarak birine zarar vermeyi ifade etmez. Sözel, duygusal olarak da bir insana şiddet göstermek mümkündür. Aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak ve zorla evlendirmek gibi kişinin kendisine olan saygısını, kendisine ve çevresine olan güvenini azaltan, korku duymasına sebep olan pek çok davranış şiddet kapsamına girmektedir.
Aile içi şiddet, bir kişinin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine ve/veya yakın akrabalarına yönelik uyguladığı her türlü saldırgan davranıştır. Şiddet aynı zamanda sadece aynı evi paylasan kişiler arasında değil, eski eş, eski kız ya da erkek arkadaş, nişanlı, aynı evi paylaşmayan sevgililer gibi ortak bir geçmişe sahip bireyler arasında da görülebilmektedir.
Aile içi şiddet; aile içerisinde birinin diğerine fiziksel zarar verme, küçümseme, ihmal etme, tokat atma ile başlayıp öldürmeye kadar varabilen sonuçlar doğurabilmektedir. Türkiye’de her beş kadından ikisi aile içi şiddete maruz kalmaktadır.
Aile içi şiddeti diğer şiddet türlerinden ayıran en önemli özellik bu şiddet türünün diğer şiddet türlerine oranla devamlılığının daha yüksek bir oranda olmasıdır.
1. Aile içi şiddetin failleri ve mağdurları, evlilik veya evlilik yoluyla oluşan bir akrabalık ilişkisine sahiptirler. Bu açıdan bakıldığında evlilik cüzdanı bir nevi aile içi şiddete izin veren bir lisans belgesi görevi görmektedir.
2. Aile içi şiddetin fail ve mağdurları ailenin, yuvanın, evin geleneksel örgülerle desteklenen mahremiyetini paylaşırlar. Bu nedenle sorunlar ve özellikle de şiddet dışarıya duyurulmaz, gizli tutulur. Bunun için aile içi şiddeti açığa çıkarmak ve incelemek oldukça zordur.
3. Aile içi şiddetin fail ve mağdurları genellikle aynı evi paylaşırlar. Ancak ayrı yaşayan kardeşler, sevgililer, eski eşler veya evlerini terk etmiş babaların uyguladığı şiddet de bir zamanlar aynı evi paylaşıyor olmanın verdiği anlayış üzerinde gerçekleşir.
İstismarı uygulayan kişilerin genellikle özgeçmişlerinde daha önce şiddet yaşadığı veya şiddet gösterdiğine dair bilgiler yer almaktadır. İstismar eden bireylerin çoğunlukla şiddetin varolduğu ailelerden yetiştiği, ebeveynler veya aile büyükleri tarafından birden fazla kez şiddete uğradığı gözlenmektedir.
Alkol ve/veya madde bağımlılığı bulunması, tanımlanmış kişilik bozuklukları veya psikiyatrik hastalığın varlığı kişileri şiddet göstermeye yöneltebilmektedir. Çevresel stres faktörlerinin aile içi şiddette rol oynadığı ileri sürülmektedir. Bunlar; ekonomik stres, iş stresi, işsizlik, sosyal izolasyon, mobbing, ekonomik çöküş, iflas vb. olabilir.
Bireyler arası dinamikler de aile içi şiddeti etkileyen faktörlerdendir. Bunlar; düşük düzeyde evlilik içi tatmin, bireylerin agresif hareketler sergilemesi, ideolojik, ırk ve din farklılıkları, bir eşin özellikle kadının mesleğinin diğerinden daha iyi olması, daha fazla gelirinin olması, iletişim kurma yoksunluğu evliliğe duyulan aşırı bağımlılık ve her tür güçsüzlük aile içi şiddetin ortaya çıkışına zemin hazırlayabilmektedir.
Erkek egemen evlilikler aile içi şiddete daha çok açık olmasına karşın, eşitlikçi evliliklerde şiddete daha az rastlanmaktadır.