Çok kültürlü bir toplum olarak hem bölgesel hem de yaşantısal olarak çok farklı adet, inanç, gelenek ve göreneklerimiz bulunmakta. Metropol şehir yaşantılarının da bir getirisi olarak sosyal çevremizde farklı kültürlerden daha çok insan ile tanışıyor, yaşamlarımızın iç içe sürdürüyoruz. Farklı kültürlerden kişilerin ilişki yaşaması, evlenmesi artık çok daha sık rastlanan bir durum. Farklı kültürden iki insan birbirini çok severek evlenmek isteyebiliyor. Ancak örnek vermek gerekirse Karadenizli ailenin gelenekleri ile büyümüş bir kişi ile, Egeli bir ailenin gelenekleri ile yetişmiş bir başka insanın yaşam tarzları, beklentileri ve benzer durumlara karşı bakış açıları birbirinden çok farklı olabiliyor.
Türkiye’nin yoğun göç alması ile yabancı bir milliyetten eş ile evlilikler de artık sık rastladığımız evlilikler arasında. İletişimin en önemli yapıtaşı olduğunu ilişkide bazen iki eşin ana dili dışında başka ortak bir dil üzerinden anlaşmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz.
Kişisel beklentilerimizden, ailenin ve toplumun beklentilerine kadar uzanan bir dizi toplumsal öğreti ve değer yargısı içinde, bu farklılıklar zaman zaman büyük sorunlara, iletişim ve uyum problemlerine yol açabilmektedir.
Evlenmeye karar vermeyle birlikte bir dizi hazırlık başlar. Kız isteme, nişan, nikah ve düğün. Her yöreye ve her kültüre ait olarak daha başlangıç aşamasında fikirler ve beklentiler çatışabilir. Sonraki aşamada bir evi paylaşma, sorumluluklar, alışkanlıklar evlilik çatısının altında gerginliklere yol açabilir. Geniş aileler ile yaşam ise kültürel farklılıkların evlilik içinde en sık görüldüğü ortamı oluşturmaktadır. Aile büyükleri örf ve adetlere daha bağlı olur ve farklı adetleri kabul etmekte zorluk yaşayabilirler. Kendi doğrularının uygulanması için ısrarcı olabilirler.
Evliliğin ilk zamanlarında, yuvanın ilk heyecanıyla birçok şey görülemeyebilir. Beraber yaşam devam ettikçe karı-koca arasında vazgeçilemeyen alışkanlıklar önce gerginliğe, ardından da şiddetli geçimsizliğe kadar uzanan bir dizi sıkıntıya sebep olmaktadır.
Kültürel yaklaşımların, alışkanlıkların hemen değiştirilmesi veya ısrarla aynı alışkanlıklara devam etmek, ilişkinin uyumlu devam etmesi için işlevsel olamamaktadır.
Ailenin sosyo ekonomik durumu; Eşlerin ailesinin çiftçi ailesi, esnaf ailesi, memur ailesi, akademisyen ailesi vb olması, ailenin yerleşim yeri ve şekli, yerleşim yerinin coğrafi özellikleri, tarihî özellikleri gibi durumlar; eşlerin yaşama şeklini, hayata bakış açısını ve davranışlarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Evlilik çok yönlü olan bir beraberliktir. Evlilikte duygusallık, cinsellik, ekonomik paylaşım, ev içi sorumlulukların paylaşımı, fikrî beraberlik, anne-babalık farklı bakış açıları gerektirir. Bu bakış açılarının edinilmesinde içinde yaşanılan kültürün etkisi çoktur. Evlilikte kültür farklılığı en çok ailesinden ayrı yerde okumuş veya çalışmaya başlamış kişilerin evliliklerinde kendisini göstermektedir. Birbirine yakın yerlerde yaşayan kişiler, ailelerinin kültür farkının bilincinde olarak evlenir. Fakat aileler birbirini iyi tanımadığında yine bazı sorunlar çıkabilmektedir.
Yapılan araştırmalarda görüleceği üzere evlilikte sorunlar çoğu zaman basit görünebilecek konulardan çıkmaktadır. Zamanında çözülmeyen küçük sorunlar büyümekte ve başka sorunlarla birleşince de ilişkiyi zedeleyip bitmesine sebep olmaktadır.
Merasimler, sofra düzeni ve yemek çeşitleri, ihtiyaçlar, giyim tarzı, sosyal yaşam kuralları, ev içi sorumlulukların paylaşımı, bayram ve özel gün gelenekleri, kültür farklılıklarında yaşanan sorunların en sık görüldüğü noktalardır.
Kültürel özelliklerimiz zenginliklerimizdir. Hayatı başka açılardan görmemize yardımcı olur. Eğer çiftler birbiri ile sağlıklı iletişim kurar, birbirini anlamaya çalışırsa hoşgörü ve anlayış ile orta noktada rahatlıkla buluşabilirler. Böylece kültürel farklılıklar hayata daha geniş bir çerçeveden bakmamızı sağlar.